top of page

PRP TEDAVİSİ

       PRP ya da halk arasındaki tanımıyla kan tedavisi, trombositten (kanın pıhtılaştırıcı hücreleri) zenginleştirilmiş plazma aracılı tedavi, aslında estetik ve ortopedi başta olmak üzere tıbbın diğer alanlarında uzun yıllardır tecrübe edilen ve özellikle hücre ve doku yenilemesinde katkısı olduğu bilinen bir yöntemdir. Bu yöntemin retina kliniğine kazandırılmasında Doç Dr Umut Arslan ve Prof Dr Emin Özmert (Ankara) yanısıra Prof Dr Ayşe Öner’in (Kayseri/İstanbul) emeklerine müteşekkiriz. Bu yöntemi, kısaca –cildinde çizik/yara olan birisinde tıbbi müdahale olmaksızın kanamanın durması ile bu dokunun iyileşmesine- benzetebiliriz. Hastanın tercihan ön kol veninden yaklaşık 25-50 cc kan alınarak hazırlanan 4-8 cc PRP solüsyonunun, gözdışına enjeksiyonlarının ardışık seanslar (başlangıçta 3 seans) halinde uygulanması rutin olmakla birlikte, uygulama aralıkları ve uygulamadaki teknik ayrıntılar yanısıra diğer hücresel tedavilere eklenerek uygulanması gibi farklılık da gözlenebilmektedir. Temel etki mekanizması, hastanın kendi kanından hazırlanan ve gözün içine geçmek üzere en dış katmanına yakın zerkedilen PRP solüsyonundan salınan iyileştirici faktörlerin retinadaki hastalıklı doku/hücrelerde iyileştirici etki yapması olup etkisiz/ölen hücrelerin yerine konması söz konusu değildir. Başta uygun trombositten zengin kaliteli plazmanın soğuk ortamda hazırlanması ve göz dışından göziçine ulaşan yararlı faktörlerin arttırılmasına yönelik ilave tedbirler de dahil PRP uygulaması, klinikler arasında değişkenlik gösterebilmektedir. Kliniğimizde 6 yılı aşkın uygulanan bu yöntemdeki gözlemlerimiz, ilk 3 uygulama sonrası olguların yarısında görme seviyesi değişmemekle birlikte görme kalitesinin göreceli olarak arttığını; sonrasında 3-6 aylık aralarla uzun süreli (2 yıl dan fazla) düzenli takibe gelebilen hastalarımızın ise dörtte birinde (%25) bu dönemde görme kalitelerinin (çevresel görme, karanlığa uyum, ışık rahatsızlığı, kontrast görme) görme alanı ve OCT incelemede retina yapısındaki değişikliklerin korunabildiğini ve çok az olguda (%5) sınırlı bir merkezi görme artışı (2 Snellen sırası ve fazlası) sağlanabildiğini göstermiştir. PRP uygulaması için de diğer hücresel tedavilerde olduğu gibi en önemli belirleyici faktör hastanın genetik altyapısıdır. Bununla birlikte, hastanın başvurduğunda merkezi görme düzeyinin en az 0.1 (%10) olması, çevresel görmesinin tamamen kaybolmamış olması başta olmak üzere, tedavinin başarısını etkileyebilecek diğer faktörlerin de dikkate alınması ve hasta onamının alınması gerekir. Bu tedavi yönteminin hastanın kendi kanından, gözdışına emniyetle ve kısa zamanda uygulanabilmesi, yanısıra diğer hücresel güncel ve gelecekteki tedavi seçenekleri için önleyici yan etki göstermemesi gibi önemli bir avantajları vardır. Ayrıca, mevcut seçeneklere göre daha ekonomik gözükmektedir. Bununla birlikte, sıklıkla ilerleyici ve körlüğe gidici vasıftaki bu hastalarda PRP uygulamasındaki etki süresinin kısıtlılığı (3-6 ay), ilave tedbirlerin alınmasını ve hastaya özgün dikkatli bir takibin yapılmasını zorunlu kılmaktadır.

bottom of page